Tavsiyeler:
Menü mevsime ve güne göre farklılık gösterecektir. Tandırda pişen yemekler özellikle önerilir.
- Bebek kalamar
- Kabak kızartma
- Mezgit balığı kızartması
- Tavada oğlak sakatatları
- Oğlak veya Gökçeada kuzu kol (mevsiminde)
- Oğlak veya Gökçeada kuzu kaburga (mevsiminde)
- Kuzu kelle tandır
- Kuzu pöç
- Sakatat kavurma saç
Nazende, Caddebostan’da et, balık, sebze ve sakatat gibi narin ya da kötü pişirilen ürünleri ustalıkla ve titizlikle hazırlayan nadir lokantalardan biri. Restoranın başarısının ardında, işine tutkuyla bağlı olan şef Uluç Sakarya’nın derin malzeme bilgisi ve özeni yatıyor. Mevsimsel malzemeleri titizlikle seçen ve (evet, klişe olacak ama) her tabağa yemeğe olan sevgisini yansıtan Uluç Şef, sadece yemek pişirmiyor, giderek yozlaşan yemek sektörünü tek başına yukarıya taşıyanlardan biri oluyor.
Nazende’de iki farklı menü var: Biri sabit menü, diğeri ise günlük olarak değişen taze lezzetler. Birçok farklı ziyaretin ardından birçok gözlemimiz oldu. İlki, masaya gelen tırnak pide, zeytin ezmesi ve turşu gibi yancı unsurların bile özenle hazırlanmış ya da seçilmiş olması. Ardından gelen soğuk sebze yemeklerinin lezzeti de sizi etkileyecektir. Koruk suyuyla pişirilmiş Ege usulü ekşili bamya kusursuza yakındı. Köz tadı veren patlıcan salatası, tulum peyniriyle birleştiğinde beklenmedik ama mükemmel bir lezzet sundu. Nazende'nin zeytinyağlı kara börülcesi de kaliteli zeytinyağı kullanımı ve ince işçiliğiyle fark yaratıyor. Söğüş beyin ise tam kıvamında haşlanmış, iyi temizlenmiş ve sosu boldu. Tuz ve karabiberin dengesi, zeytinyağının doğru oranda emülsifiye olması gibi detaylar, şefin ustalığını ortaya koyuyor. Ancak bazen hatalar da olabiliyor. Bir seferinde favalı enginar, lezzetliydi ama biraz fazla pişmişti. Söğüş karides de ne yazık ki biraz fazla pişmiş ve iyi temizlenmemişti. Karides kalitesinin ülkemizde tatmin edici olmadığını düşünüyoruz. Halka şeklinde doğranmış ve çıtır çıtır, yağ çekmemiş kabak kızartması ise mükemmeldi. Mezgit balığı da aynı şekilde, doğru pişirme teknikleri ve balığın tazeliği sayesinde kusursuzdu. Mangalda pişmiş gömleğe sarılı ciğer sarma biraz kuru kalsa da, tavada hazırlanan oğlak ciğer, böbrek ve yürek tam anlamıyla başyapıt niteliğindeydi. Domates, soğan, taze kekik ve biberle hazırlanmış bu yemeği, yağıyla birlikte dürüme sararak yemek büyük bir keyif. Oğlak kol ve kaburga ise odun ateşiyle yanan taş fırında ağır ağır pişmiş, sularını salmış ve her lokmada büyüleyici bir lezzet sunmuştu. İstanbul’da bu kadar başarılı başka bir oğlak yemeği bulmak imkansız gibi! Oğlaktan daha da iyisi Gökçeada’dan belli zamanlarda temin edilen kuzu. Kuzu pöç, kelle ve dil tandır da aynı mükemmellikteydi. Yanında gelen sumaklı domates salataları ve sarımsaklı pilavlar, bu yemeklere derinlik ve tazelik katıyor, her lokmada lezzeti zirveye çıkarıyor.
Nazende, İstanbul’un eskiden gizli olan, ama artık yer bulmanın çok zorlaştığı lezzet hazinelerinden biri. O yüzden belli bir tarihte ziyaret etmeyi düşünüyorsanız mümkün olduğunca erken rezervasyon yapmalısınız.
Üye yorumları